Tecvid Bilgisi ve Kuran I Kerimin Kıraatı

Yeryüzü, mahiyeti bilinen - zerrelerden meydana gelmiştir. İnsan oğlunun bu zerrelerden meydana getirebileceği en son şekil ya bir kerpiç, ye bir tuğlaya bir kap, ya bir direk, ya bir heykel veya bir cihâzdır. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın yapacağı budur.

Fakat Allah (C.C); öyle bir yaratıcı ki, O, zerrelerden hayat meydan getiriyor. Bu hayatta da insanı âciz bırakan enerjik, müteharrik ilâhî sırlar izliyor. Hayatın sırlarınıl Beşerin remiyeceği ve kavrıyamıyacağı sırlar.

İşte Kur'ân-l Kerim bu sırlardan bir tanesidir. 1 Kur'ân, İslâmın prensip ve erkânını tam olarak veren mukaddes kitabın adıdır. Kur'ân-l Kerîm İslâm binasının temelidir. İslâmiyete ait prensip ve kaidelerin münakaşasında yegâne, kat'i ve son hüküm onundur.

Bu bakımdan İslâm'da mevcut talimat ve tatbikatı tam olarak öğrenebileceğimiz yegâne kaynak Kur'ân'dır demek doğrudur.

Kur'ân (öl') kelimesi, Karae (IF) kökünden gelen bir ismi mastardır. Karae'nin ilk manası: Şeyleri bir araya topladı demektir. Aynı zamanda okudu veya takrir etti, manasına da gelir. Çünkü; okurken, takrir ederken harfler ve kelimeler muayyen bir sıra ile birbirinc bağlanır.

Bazı selâhiyetli kaynaklara göre bütün semavî kitaplar arasında bu kitabın Kur'ân ismini alması, bütün Tanrı kitaplarının ve belki de bütün ilimlerin semeresini kendinde toplamasındandır. Bizzat Kur'ân'da "Her şeyin tafsili ve her şeyin beyan ve izahı” kelimeleriyle buna işaret edilmiştir. Bu kelime aynı zamanda okuiian veya okunması icabeden bir kitab manasına da gelir.

Bugün dünyada Kur'ân*ın, en çok okunan bir kitap olduğunu düşünürsek bu hükmü. mucizevi bir işaret olarak kabul edebiliriz. z Kur'ân kökü ve manasv hakkında çeşitli görüşlerin olduğunu görüyoruz. Bunların her birini ele alıp ayrı ayrı incelemek sınırı aşmak, konumuzun dışına çıkmak olacaktır. Ancak; "O'nu (göksünde) toplamak, O'nu (dilinde akıtıp) okutmak şüphesiz bi7R aittir. Öyleyse biz onu Prof. Scyyid Kutub. Fi Zııa1i'l-Kur'ân. ı, 76. İstanbul 1971.

Mevlâna Muhammed Ali. İslâm Dini S. 29-30. İstanbul 1942.